Akıl mı ? Kalp mi?

Hepimizin aklimizla kalbimiz arasinda kaldigi, aklimizin istemedigi ama kalbimizin söz dinlemedigi, ikisinin çatistigi zamanlarimiz olmustur.

Özellikle iliskiler bunun en varlik buldugu alanlardan biridir. Duygular daha ön plandadir. Sürekli degisen, bazen olumlu bazen olumsuz duygular yasariz. Kimi zaman bazi duygularla bas edemeyecegimizi düsünür ondan kaçmak, uzaklasmak isteriz. Duygularimizi dinlersek daha fazla yara almaktan, güçsüz görünmekten, kontrolümüzü kaybetmekten korkar duygularimizi yasamaktan çekinir, onlari yok sayariz.  Akil bu esnada hep devrededir. Duygularimizi degerlendirir, adeta bir asker gibi sürekli görevde bekler. Yasanan duygunun o kisi için ne anlam ifade ettigini belirleyen akildir. Ancak bazen öyle bir an gelir ki bu ayrilmaz ikili kendi içinde çatismaya baslar. Birinin istediginden digeri hoslanmaz, çatisma büyür ve bunun sonucunda kararsizlik yasar ya da verdigimiz kararla ilgili bir türlü rahat hissetmeyebiliriz.

Peki bu durumda ne yapmaliyiz? Böyle bir çatisma yasandiginda bu çatismayi nasil degerlendirmeliyiz ?

Aslinda akil da kalp de bizim iyiligimiz için vardir ve ayrilmaz bir bütünün iki ayri parçalaridir. Her ikisi de farkli sekillerde ama temelde ‘ihtiyacimizi’ karsilamaya çalisirlar. Biri ‘sevilme, mutlu olma ’ ihtiyacimizi karsilarken digeri ‘güvende olma’ ihtiyacimizi karsilar ve bir durum karsisinda aslinda her ikisi de iyiligimiz için bir rol üstlenir. Akil kontrol eden, mantikli olani seçmeye çalisan tarafken, kalp caninin istedigini yapmaya çalisan yaramaz çocuk gibidir. Çatisma da tam bu anda gerçeklesir. Bu çatisma aninda genelde kendimize söylemeye aliskin oldugumuz sey ‘hangisini dinlemeliyim ?’ olur. Oysaki yapmamiz gereken sadece bir tarafi dinlemek degil her ikisinin sesine de kulak vermektir. Tipki tek gözle görmenin hayat kalitemizi bozmasi gibi birinden birini yok saymak büyük bir parçamizi yok saymaktir. Yok saydigimiz sey, bizi rahatsiz etmeye devam eder, huzursuzlastirir. Bu durumda yapmamiz gereken her ikisini de duyarak ihtiyacimizi anlamak, ikisini de tatmin edecek bir orta yol bulmak yani kisacasi ‘bütünlesmeyi’ saglamaktir. Bütünlesmek bizi daha iyi hissetmemizi, kendimize yaptigimiz yolculukta ilerlememizi saglar.